Anasayfa
ANASAYFA DETAYLAR

Candan Karlıtekin´i Ağırladı

Biz zafere değil sefere niyetlenmeliyiz. Dünya işlerini yamulmadan yapmak mümkündür. Beyoğlu Sohbetlerinin konuğu Candan Karlıtekin oldu. "üNDER" ünyeliler Derneği onbeş yıldır sürdürülen Beyoğlu Sohbetlerinin 18.01.2013 tarihindeki konuğu Şehir üniversitesi öğretim üyelerinden Candan Karlıtekin oldu.

Beyoğlu Sohbetlerinin ikram sahibi Mecit Sarı’ydı.

Yapılan tanışma merasiminin ardından söz alan Dernek Başkanımız Av. Ahmet Yılmaz,"bu akşam Beyoğlu Sohbetlerinde değerli bir büyüğümüzü, ağabeyimizi misafir ediyoruz. Kendilerine davetimize icabet ettikleri için teşekkür ediyorum," diyerek sözü Beyoğlu Sohbetlerinin konuğu olan Candan Karlıtekin’e bıraktı.

Sizlerle bir arada bulunmaktan mutluluk duyuyorum, diyen Karlıtekin şöyle devam etti: “İstanbul gibi bir ortamda insanların dayanışma kültürü ve mantığı içerisinde bir arada olmasıdır bu mutluluğun sebebi. Muhtelif işlerle iştigal eden, kamu ve özel sektörde çalışan bu arkadaşların bir arada bulunduğu, değişken bir katılım ile devamlı bir sirkülasyonun olduğu bu tür ortamlar bereketin, tesanütün ve kardeşliğin tesis edildiği ortamlardır.“ dedi.

Kendi hayat hikayesi etrafında olayları değerlendiren Karlıtekin konuşmasında şunları söyledi: “1960 Ankara doğumluyum. Kayseriliyim. Ailenin Kayseri dışında doğan ilk çocuğuyum. Babam berberdi. 1960 ihtilali, babama çok ağır geldiğinden Ankara’dan İstanbul’a gelmiş ve bugün Fatih’te Saray muhallebicisinin olduğu yerde bir berber dükkanında berber kalfası olarak çalışmaya devam etmişti. Yani çocukluğum ve tahsil hayatım İstanbul’da geçti. Bizim Kayseri’de bir söz vardır. çocuğu pişkin yetiştirmeli derler. Bizde çocuğu okulla birlikte hayatla tanıştırmak, insan ilişkilerinin içerisine sokmak, tanımak, tanıtmak, bu çerçevede formel eğitimin dışında özel bir eğitim vermek esastı. Tabii ilkokul birinci sınıfa başlayınca ilk yaz tatilimde ben oynayacağım derken baktım büyükbabam rahmetli tuttu kolumdan Tahtakale’ye getirdi. Orada bir satış yerimiz vardı.   Bu yıllar bizi asıl inşa eden yıllardı. Bugün geçmişe doğru baktığımda görürüm ki aslında bana yaptırdıkları her şey bir maksada matuf olarak yaptırdıkları şeylermiş. Bir esnafa emanet para götürmekten tutun da satılmış olan malın bir müşteriye teslim edilerek teslim tesellüm makbuzu imzalatılıncaya, bir senet bordrosu yapılıp arkasına pullar yapıştırıldıktan sonra bankaya verilinceye, Ambarlar o zaman Sirkeci’de idi, Ambarlara mal verilinceye, Karaköy’de muhtelif ithalatçılardan hammadde alınıncaya kadar bir çok eğitime tabi tutulmuş olduk. Ben Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ama Allah’tan (c.c.) daha önceden Tahtakale üniversitesinden mezun olmuşum. O sayede hayata, insanlara, olgulara, olaylara bakışımda daha bir tahkiki daha bir tahlile dayalı bir önemli özellik elde ettiğime inanıyorum. Bu hasletin hayat boyu faydasını görüyorum elhamdülillah.  Maalesef bugünkü ortamda üzülerek söylüyorum ki çocuklarımızı formel bir eğitime sokuyoruz, anneler aşırı bir korumacı tavra giriyorlar, yani çocuğunuzu alıp insan ilişkilerini öğreteceğiniz bir esnaf arkadaşınız bile yok artık. Yani günün hükmü günün ilişkileri değişik bir noktaya doğru gidiyor artık. Bunun tabi dezavantajları var.” dedi.

Tahsil hayatı boyunca İstanbul’da bulunduğunu söyleyen Candan Karlıtekin: “Uzun yıllar Fatih’te oturdum. Vatan Lisesini bitirdim. O lisenin ilk talebelerindendim. Ardından Boğaziçi üniversitesi İktisat Fakültesini kazandım 1978 senesinde. Kazandım ama okul ile ticaret hayatımı birlikte götürdüm. 1983 senesinde mezun oldum. 1970’li dönemlerin anarşi ortamını gördük. Gençlerin bir malzeme gibi kullanılarak nasıl bir heder edildiklerini gördüm. Ama Boğaziçi çok sterilize bir ortamdı. Talas ve Tarsus ile birlikte Robert Koleji’dir Boğaziçi’nin aslı. Amerikan misyon faaliyetleri çerçevesinde değerlendirmek lazım bu okulları. Buraları açıkçası İstanbul’un alınmasında oynadığı rol itibarıyla Rumelihisarı’na aynı noktadan cevap gibi düşünün. Bu okullar sayesinde zihin dönüşümü yoluyla Türkiye’yi dönüştürmek istemiş olabilirler. Uzunca bir müddet bu model çalıştırılmış. Buradaki eğitim aşıladığı dünya algısı ve dünya görüşü ile insanımızı tesir altına almıştır. Fakat an gelmiş bu okullarda imalat hataları da olmuş, Osman Develioğlu ağabey, Ahmet Davutoğlu, Mustafa özel, rahmetli  Adnan Büyükdeniz (Albaraka’nın eski Genel Müdürü) gibi. Bir çok arkadaş gibi ebeveynimizin, hoca efendilerin ve manevi büyüklerimizin bizlere aşıladığı ahlak ve hayat felsefesi ile hasar almadan mezun olduk.” Dedi.

İdealleri uğruna mezun olduğunda ticaretle uğraşmayı tercih etmediğini söyleyen Karlıtekin şöyle devam etti: “Mezun olduğumuzda ticaret yapabilirdim.  Dil biliyorum, Türkiye’nin dışa açıldığı bir dönemde tüm dünyayı dolaşabiliyorum. Ama ideallerimiz peşimizi bırakmadı. Para cazip gelmedi açıkçası. Hani paraya tevessül etseydim nasip olur muydu onu da Allah bilir gerçi. Onu tercih edemedik çünkü bizim genetiğimize işlemiş annelerimizin, babalarımızın, büyükbabalarımızın uzun yıllardır maruz kaldığı muamelenin bize verdiği duyarlılık, bize verdiği bir rahatsızlık vardı. Bu haksızlığa isyan kültürü geliştirdik aslında. Dayım rahmetli Nureddin Topçu’nun talebesi olmuştu. Onlardan etkileniyordum. Evimizde büyükler olduğu için onları ziyaret edenler çok olurdu, eskilerden bahsederler, kıtlık yıllarından, Kur’an’a yaklaşmanın sıkıntılı olduğu yıllardan bahsederlerdi. çocuk fotokopi gibidir. Tüm bunları hafızalarımıza kazımıştık. Bu memlekette yapılması gereken çok işler vardı.

Amerika’da master ve doktora yaptım. Master programında bizim Boğaziçi’nde üçüncü, dördüncü sınıfta okuduğumuz  derslerin kitapları okutuluyordu.  O yüzden master eğitimimi muvaffakiyetle bitirdim. Asistanlık alınca da doktorayı tamamladım. Buradaki en büyük kazancım aldığım doktora diploması olmadı. Asıl kazancımız İslam dünyasından, Cezayir’den Endonezya’ya, Fas’tan Suudi Arabistan’a, Bosna’dan Afganistan’a kadar Müslümanlar ile tanışmamız, etkileşmemiz, hemhal olmamız ve dayanışma içindeki günlerimizdir.

Biz zafere değil sefere niyetlenmeliyiz. Dünya işlerini yamulmadan yapmak  mümkündür.” Dedi.

Beyoğlu Sohbetlerinin sonunda ünyeliler Derneği’nin yayınladığı; Hocaların Hocası ömer çam kitabı, ünye Doğumlu Osmanlı Devlet Adamları kitabı, Karadeniz’de Bir Boğaziçi kitabı, ünye Nüfus Defteri kitabını, Fotoğraflarla ünye Albümü ve ünyeli Hattat Mustafa Rakım Efendi’ye ait tıpkı basımı gerçekleştirilen üç hat levhası hediye edildi.

 

31.1.2013 00:00:00
Hit: 530