Anasayfa
ANASAYFA DETAYLAR

Üzeyir Garih'in Bu Ülkeye Bağlı Olduğu İçin Öldürüldüğünü Düşünüyorum

Ünyeli Hattat Mustafa Rakım Efendi Kültür Sanat Salonu’nda gerçekleştirilen Beyoğlu Sohbetleri’nin 18.02.2011 tarihindeki konuğu Yenişafak Gazetesi köşe yazarlarından Abdullah Muradoğlu oldu. Programın ikram sahibi İrfan Dağdelen'di. Yapılan tanışmanın ardından bir konuşma yapan Dernek Başkanı Av. Ahmet Yılmaz; “ Köşkteki Hakim, İpekçiler ve İsmail Cem, Öldüren Sır Garih, Reformun Dervişleri adlı kitapları ile tanıdığımız yakın tarih ve biyografi uzmanı olan Abdullah Muradoğlu Bey ile bu akşam özel bir konu belirlemedik. Muhabbet bizi nerelere götürürse o konuları konuşacağız." diyerek sözü Abdullah Muradoğlu'na bıraktı.

Bir ilçe derneğinin böyle bir sohbet ortamını 14 yıldır sürdürdüğü bilgisinin kendisini hem şaşırttığını hem de mutlu ettiğinini söyleyen Muradoğlu konuşmasını Üzeyir Garih'in bir Nakşibendi şeyhiyle olan ilişkisine dikkat çekerek sürdürdü. Muradoğlu konuşmasında: " Üzeyir Garih Nakşibendi şeyhi ile ilişkisi çok dikkatimizi çekmişti. Farklı bir tipoloji çizmesinden dolayı Üzeyir Garih biyografisini yazdım. Bu ülkenin geleneklerine saygılı davranması yüzünden O’nu seçtim. Musevilerin Osmanlılarda toplum içersinde yer alışlarından başlayarak bu aileyi inceledim. Öldürülmesi daha çok Türkiye’ye bağlı olmasından kaynaklandığını ve belli başlı şantajlara boyun eğmemesinden kaynaklandığını zan ediyorum." diyerek Üzeyir Garih ile ilgili çalışmasını yapma nedenini açıkladı.

Ahmed Nejdet Sezer’in sizin açınızdan dikkat çeken yönü ne idi? sorusuna Muradoğlu şöyle cevap verdi: "Ben kitabı yazdığımda henüz altı aylık cumhurbaşkanı idi. Beni en çok etkileyen yanı ise hukukçu kimliği idi. İkincisi de klasik bir cumhuriyetçi ve tasarrufçu olması. Bu üç özelliği beni etkiledi."

Tasarrufçu özelliği gerçek mi hocam ?

"Evet tabi biz gençliğine kadar gittik. Afyon’daki akrabaları ile görüştük. Anayasa mahkemesi içinde tanıdığımız üyeler Sacid Adalı başta olmak üzere bütün bunlarla yapmış olduğumuz tespit bu idi." dedi. 

Kemal Derviş ne idi niye geldi? şeklindeki soruya Muradoğlu;" Kemal Derviş olayı da benim için ilginç bir portre oldu.  1785’de görev yapmış olan Sadrazam Halil Hamid Paşa’nın torunudur. Reformcu diye anılmaktadır. Osmanlılarda ilk kez yabancılarla özellikle Fransızlarla işbirliği yapan bir sadrazamdır. Ailesinden çok ulemada var. Bir darbe ile düşürülmüştür. Bundan sonra aile siyasetten çekiliyor ve ulema ailesi olarak devam ediyor. 1900’lerin başında babası Rıza derviş. Daha çok Almanlarla işbirliği yapan bir iş adamıdır ve CHP’nin önemli finansçılarındandır. Kemal Derviş O’nun oğludur. Çocukluğundan itibaren yabancı okullarda okumuş, ekonomi eğitimi görmüş ve Dünya Bankası sistemi içersinde yer almış bir kişiliktir Kemal Derviş. Uluslar arası şirketlerle arası iyi olan bir kişidir. Eşi yabacıdır. Masonluğu hakkında bilgim yok ama liberal görüşe sahip olan bir kişidir. Darbeci değil de halkçı bir kişidir. Modern bir adamdır. CHP’nin klasik tabanından daha değişik bir insan. Bu ülkenin kültürüne yabancı bir isimdir. Bu tür çalışmalarda kesin yargılara varmak doğru değildir. Ben Derviş’i bir hain olarak görmüyorum." dedi. 

Ben liberal ekonomi taraftarı değilim. Sosyal ekonomi taraftarıyım. Kısa vadeli faydası olabilir liberal ekonominin ama uzun vadeli fayda getireceğine inanmamaktayım, diyen Muradoğlu şöyle devam etti: "Ecevit sürekli yurtdışına döviz aramak için giden ve kapıları yüzüne kapanıp eli boş gelen bir adamdı. O yüzden muarızları O’na Turist Ecevit lakabını takmışlardır. Ecevit çok uluslu şirketlerle ilişkiye girilemedi mi sıkıntıyı bilen bir adam.  Bunlar mecburiyetten kaynaklanan bir mesele idi. "dedi.

Türkiye’de belli başlı sorunlar var. diyen Muradoğlu; Kürt sorunu, alevi, laiklik. Bunlar temel sorunlar, değişimin de buralardan olması gerekir bana göre. Rahatsızlığın olduğu yerden. Tam bu  noktada Kılıçtaroğlu CHP için doğru seçim bence. Ama bunu kullanabilirlerse. Hem Kürt olması, hem alevi olması. CHP bu dönüşümü gerçekleştirebilme şansı yakaladı. Bunu kullanabilir mi göreceğiz, dedi.

Baykal'ın gitmesine değinen Muradoğlu,Baykal’ın gitmesini bence Amerika istedi. CHP’nin dönüşünü sağlayabilecek bir yapıda olamayan bir adamdı Baykal. dedi.

Soğuk savaş sonrası dünyanın yeniden yapılandığını söyleyen Muradoğlu şöyle devam etti: "Soğuk savaş sonrası dünyanın yeniden yapılanması söz konusu. Nasıl ki I. ve II. Dünya savaşlarından sonra  dünya yeniden dizayn edilmişse şimdi de böyle bir durum yaşanıyor. Bir değişim yaşanıyor. Bu bölgede bir boşluk var. Bu boşluğun bir istikrara kavuşması lazım. Yeni dünya düzeni için bu gereklidir. Memleketimiz adına burada daha sağlam bir duruş sergileyebilmemiz gerekmektedir. Kritik bir dönemden geçmekteyiz. Mısır çok orijinal bir yer. Mısır hala Kıpti kilisesi güçlüdür. Otantik bir gruptur ve oradaki Araplardan biraz farklıdır. Orada Memluklular döneminden beri bir kast teşkilatı vardır. Bu grubun hakimiyetindedir iktidar. Gruplar değişebilir ama iktidarın özelliği değişmemektedir. Bunu Mehmet Ali Paşa bozmuştur ama daha sonra sisteme adapte olmuştur. İktidar yapısı böylece devam etmektedir. Bundan dolayı Firavni bir sistem demekteyiz. 40-50 yıldır aynı otoriter rejim işbaşındadır. Buradaki olaylar basit bir şey değil. Sokaklara çıkması, gösteri yapmaları tamamen kurgulanmış sistematik bir olaydır. Tek taraflı olaylara bakmamak lazım. Bir yere gözümüzü dikersek farklı bölgelerde farklı şeyler yapabilirler. Bunları da göz ardı etmemek lazım." dedi.

Programın sonunda Ünyeliler Derneği tarafından Abdullah Muradoğlu'na ÜNDER tarafından yayınlanan Safahat Hafızı Merhum Ömer Çam kitabı, Ünye Fotoğraf Albümü, Dr. Süleyman Berk’in Hattat Mustafa Rakım Efendi kitabı hediye edildi.   

22.2.2011 00:00:00
Hit: 530