Anasayfa
ANASAYFA DETAYLAR

Kardeşler Kriz Zamanı Birbirini Bulur

Ünyeli Hattat Mustafa Rakım Efendi Kültür Sanat Salonu’nda gerçekleşen Beyoğlu Sohbetleri’nin bu haftaki konuğu Yazar Senai Demirci oldu. İkram sahibi İrfan Dağdelen’di. Dernek Başkanı Av. Ahmet Yılmaz’ın açılış konuşmasının ardından Senai Demirci söz aldı.                                                                                                

Din borç vermektir.

Din kelimesinin borç kökünden geldiğini söyleyen Demirci şöyle devam etti: “Din kelimesi borç kökünden gelmektedir. Din borç demektir. Bana bir tane şey gösterebilir misiniz ki size borç verilmesin. Yani ben en ufak bir kılı yanımda getirdim bana aittir diyebilir misiniz? İstiflemek kadar büyük korkunç bir günah yoktur. Bu adeta Allah’a (c.c.) güvenmediğimiz için istifliyoruz anlamı çıkabilir. Sana güvenmiyorum (haşa) Allah’ım (c.c.). Yarın bir gün senin işine belli olmaz. Beni unutursun. Ben de şu parayı şuraya yatırayım, yastık altında kalsın gibi.

 Allah rezzaktır. Rızık vericidir. Bir ömrü enflasyon korkusuyla geçirmişiz. Bir ömrü aç kalma korkusu ile tüketmişiz. 47 yaşında adamımım. Bir gün bile aç kaldığımı hatırlamıyorum, oruç dışında. Ne kahvaltıda ekmeksiz kaldım ne de zeytinsiz. 47 yıldır Allah beni doyurmuşta bundan sonra mı doyurmayacak. İnsanların zihninden bu korkuyu alabilsek. Şeytan sizi fakirlikle korkutur. Sürekli bunu pompalarlar televizyonlardan, gazetelerden. Allah’tan memnun olmak, Allahtan razı olmak. Allah seni Hz. Peygambere ümmet olarak yaratmış Kur’an’ın muhatabı olarak yaratmış. “ dedi.

 Dostlar, kardeşler kriz zamanında bulur sizleri

Kardeşlerin kriz zamanında ortaya çıktığını belirten Demirci şöyle devam etti: “ Kriz zamanında o kadar kardeş buldum ki kendime. Benim bir Rehabilitasyon merkezim var. Para ihtiyacım oldu.Kütahya’nın Gediz’inde bir hoca. Hocam ihtiyacınız varmış. Yastık altında duruyordu. Umre paramı yolladım. 3500 Tl. Allah razı olsun. İstifçi olmayacaksın, cimri olmayacaksın. Bir baktım bizim hesaba umre parası gelmiş. Zahmet etmişsiniz yani. Ben bu 3500 Tl.yi ödeyeceğim inşallah. Ve ben ömrüm boyunca Melahat hocamı unutmam. Dostlar, kardeşler kriz zamanında birbirini bulur. Mustafa İslamoğlu’nun sık sık sorduğu bir soru vardır. Birisine ben Müslüman’ım dediği zaman, ciddi misin? Bunda hakikaten ciddi misin? Ben Müslüman’ım elhamdülillah. Müslümanlık hususunda ciddi isen icabını yerine getireceksin. Ben de kendime sordum ciddi misin diye. Ciddiyim ve gönderdim parayı. Darlıkta da infak edeceksin. Ben Müslüman’ım ve ciddiyim. Ciddi isen darlıkta da infak edeceksin.  Bağışlamaktansa borç ver.

Müsait olduğun kadar veriniz. Karz-ı hasen; herhangi bir karşılık beklemeden sıkıntı içinde bulunan bir kimseye borç veriniz.Borç verdiğinizde tekrar borç verebilirsiniz. Bu akışkanlığı kazandıralım. Benim de borç verip alamadıklarım oldu. Borç verip aldıklarım da oldu. Birbirimizden borç alabilir ve borç verebilir hale getirelim. Fazla paramız olunca zalim bankalara yatırıyoruz. Birbirimize güvenebilmeliyiz.” Dedi.

 Başımıza gelecek en şaşırtıcı iş nedir?

 Başımıza gelen en şaşırtıcı iş nedir? Diye soran Demirci şöyle devam etti: “ Bundan sonra başımıza gelecekleri bir sayalım. Ölecek miyiz. Buna şaşıracak mıyız. Zaten biliyoruz.

Kabir. Şaşıracak mıyız. Siz gömdünüz sizi de gömecekler. Ya, işin bu kadar ciddi olabileceğini bilmiyordum diyebilir miyiz?

Kıyamet. Şaşıracağız ama bildiğimiz bir şey.

Haşir. Yeniden diriliş. Şaşırttı mı elbette çok şaşıracağız. Gözlerimiz fal taşı gibi olacak ama bekliyoruz, biliyoruz.

Allah korusun cennet, cehennem, hesap şaşıracağız ama doğru biz burayı  da biliyoruz.

Sırat, hesap bunların hepsi hakkında bilgimiz var bunları biliyoruz.

Şaşılacak bir şey olmayacak bunlar

Peki, ne kaldı geriye beklenmedik bir şey.

Sen kendini vazgeçilmez mi zannediyorsun? Sen bile senden vazgeçmişsin. Dolayısıyla şu anda başımıza gelecek en şaşırtıcı iş en beklenmedik iş şu anda başımızdadır. İnsanın kendi varlığına şaşmamasına şaşmak gerekiyor . Çürümüş kemikleri gösteriyor münkir. Kim bu toz olmuş kemikleri diriltecek diye sorduğunda yine en güzel cevabı Allah (c.c.) veriyor. Deki daha önce kim diriltmişse O (c.c.) diriltecek. Be hey şaşkın sen şaşman gereken şeyin ne olduğunu bilemeyecek kadar şaşkınsın. Senin şaşman gereken o kurumuş toz ve kemik parçaları değil. Şu anda toz olmayan vücudunun nasıl yaratıldığına şaşmıyorsun be şaşkın. Hiç olmayan bir şeyi yaratmak mı zordur? Yeniden daha yaratmak mı zordur? Allah’ın sana ne verdiğine bak. Bana şunu vermedin, bunu vermedin diye yakınıyoruz, mızmız ediyoruz.” Dedi.

 

Kur’an Arapçası’nın kolay olduğunu söyleyen Demirci konuşmasına şöyle devam etti: “Kur’an Arapçası, Arapça eğitimi almadan anlaşılabilecek kadar sadedir. 300 tane temel kök kelime ile Kur’an’ın %80’ını anlayabilirsiniz. Genç bir kız 18 yaşına gelinceye kadar hiçbir eğitim almadan mutfak ile alakalı 500 tane kavram bilmektedir. 20 yaşındaki bir delikanlının futbol ile alakalı bildiği kelime 500’den aşağı değildir. Tüm bunları düşündüğümüzde ezberleyeceğimiz 300 kavram ile biraz kafa yorarsak Kur’an’ı anlayabileceğiz. Herhangi bir ayeti açın en az bildiğiniz iki kelime olacaktır.

Hayatımızın aurası Kur’an’ın kavramları ile beslenmiştir.

Bizler Japon, Alman, Hollandalıdan daha şanslıyız.

Allah nasip etmiş bin yıllık İslam medeniyetinin mirasçısıyız. Bizim konuşma dilimizde Kur’an var. Herkesin can attığı elin İngilizcesinde secde kelimesinin karşılığı yok. Bulamazsınız. Secde Türkçe değil. Ama secde kelimesi Türkçeleşmiş. Nasıl tercüme edeceksiniz. Kafayı yere koymak ama nasıl. Amuda kalkarak mı yatarak mı? Kur’an’ın Arapçası Arapça içersinde en kolayıdır. Bir insan Arapça bilmediği için Kur’anı anlamıyor değil. Ben Arapça bilmediğim için Kur’an’ı anlamıyor değilim. Öyle olsaydı Arapça bilen herkes Kur’an’ı anlardı. Mesela Selman-ı Farisi’nin Arapçası yok. Bilal-i Habeşi’nin Arapçası yok. Hz. Bilal’i Hz. Peygambere (s.a.v.) şikayet ediyorlar. Ya Rasulalllah (s.a.v.) sen Bilal’e ezan okutturuyorsun  ama Bilal “sin” ile “şın”ı karıştırıyor. Ve doğrudur da yani. Hz. Bilal (r.a.) “eşhedü” diyemezdi “eshedu” diye okurdu Hz. Bilal (r.a.)

Ne diyor Hz Rasulüllah (s.a.v.)

Bilal’in “sin”i sizin “şın”ınızdan daha hayırlıdır, diyor.

 KIL BENİ EY NAMAZ

Konuşmasında namaza da değinen Demirci şunları söyledi: “Namaz kılmak iyidir. İyidir ama her gün beş vakit kılmak zordur. Bu soruyu sormak zordur. Sorduğun zaman “hadi oradan namaz kılmak farzdır. Edepsiz seni derler”. Ama bu sorduğum sorunun cevabı olmuyor. Kendime niçin namaz kılarızın cevabını aradım. Sorduğumda ise namaz hocasını tutuşturdular elime.

Namaz niye kılacağız diye soramadım. Bu bakış açısını yakalayana kadar 44 yaşına geldim. “Kıl Beni Ey Namaz” isimli kitabı kendime yazdım.” Dedi.

                           

Çalışmanın ibadet olduğunu anlatan Demirci konuşmasına anlattığı bir fıkra ile devam etti.

Bunu bir fıkra ile anlatayım.

Temel ile Dursun harıl harıl çalışıyorlar. Temel önde Dursun arkada. Temel’in elinde kazma Dursun’un elinde kürek. Temel kazıyor, Dursun kapatıyor; Temel kazıyor, Dursun kapatıyor; Temel kazıyor, Dursun kapatıyor; Temel kazıyor, Dursun kapatıyor; Temel kazıyor, Dursun kapatıyor. Aylardan Ağustos Rize’nin nemi belli. Sırıl sıklam ter içersindeler. O kadar hızlı o kadar güzel çalışıyorlar ki, kafalarını işten kaldırmıyorlar. Temel önde kazmayla çukur kazıyor, Dursun arkada kürekle çukuru kapatıyor. Siz olsanız merak etmez misiniz bunlar ne yapıyor diye. Çukuru kapatacaktın niye kazdın, kazdın maden niye kapatayısun. Adamlar tembel mi, hayır. İlk defa biri geliyor:

Selamünaleyküm

Aleykümselam.

Uşağım ha buraya ne edisüz. İlk defa nerden çıktı bu der gibi işten kafasını kaldırıyorlar ve arkadaşlarının işe gelmediğini fark ediyorlar. İşe gelmeyen arkadaşı çukur açıldığında fidanı toprağa gömen kişidir. Yaptıkları işin bir anlamı var mı? Yok. Ya bunlara çalışmıyor diyebilir miyiz? Hayır. Patron bu kadar çalıştılar diye bunlara ödül verir mi? Tabi ki hayır. Yaptıkları iş fayda sağlamamıştır.” Dedi.

Programın sonunda kitaplarını imzalayan Senai Demirci’ye Ünye ile ilgili kitaplar hediye edildi.

18.10.2010 00:00:00
Hit: 532