Anasayfa
ANASAYFA DETAYLAR

Arkadaşlık Peki Demekle Kaim

Beyoğlu Sohbetleri’nin bu haftaki (13.11.2009) konuğu İstanbul tarihçisi, eğitimci Süleyman Zeki Bağlan oldu. Hattat Mustafa Rakım Efendi Kültür Sanat Salonu’nda gerçekleşen program saat 20:00’de başlayıp gecenin ilerleyen vakitlerine kadar devam etti. 

 

Gecenin ikram sahibi (nöbetçisi) İstanbul Ünyespor Kulübü Başkanı İsa Gümüş’dü.  İkram sahibi Gümüş; misafirlerine sarımsaklı ve kinzili bölceli pancar çorbası (kara lahana), etli pilav, mısır ekmeği ve yoğurt ikram etti.  Yapılan tanışmadan sonra söz alan dernek başkanı Av. Ahmet Yılmaz; “ Bugün 13 Kasım 2009, bundan 29 yıl önce İslam Tasavvuf hayatının önemli simalarından Mehmet Zahid Kotku (ks) hazretleri 13 Kasım 1980 tarihinde Hakka yürüdü. Bu haftaki Beyoğlu Sohbetleri’nde bu kutlu şahsın yaşamını konu alan bir sohbet gerçekleştireceğiz” diyerek Beyoğlu Sohbetlerinin konusu hakkında bilgi verdikten sonra, önce konuk olan Süleyman Zeki Bağlan’ın daha sonra da Mehmet Zahid Kotku (ks) hazretlerinin özgeçmişini okuyarak sözü konuşmacıya bıraktı. 

 

Konuşmasına Ünyeli Yusuf Bahri Efendi’den bahsederek başlayan Bağlan; “Yusuf Bahri Efendi çok mübarek bir zattı. Hemşehriniz olan, O mübarek zatı dayım tanıyordu. Gümüşhanevi Ahmet Ziyaeddin Efendi’nin halifelerindendi. O’nu Kıbrıs’a yollamış. Kıbrıs’ta irşat vazifesini görüyor. Lozan antlaşması ile Kıbrıs İngilizler’in hakimiyetine geçince orada bulunuyor. Bu olayın ardından Ünye’ye geliyor. Bu müddet zarfında tekrar Kıbrıs’a gidiyor. Bu gidiş gelişler esnasında dayım Samsun’da O’nu ziyaret eder, elini öper duasını alırmış. Ünyeli bir kaç arkadaş O’nun hakkında kitap çalışması da yapıyormuş. Bu münasebetle beni aradılar. Yusuf Bahri Efendi hakkındaki kitap çalışmasından çok memnun oldum.” Dedi.  

 

Bu akşam Ünyeliler olarak Mehmet Zaid Kotku Hazretleri’ni hatırlayıp, O’nu andığınız için sizleri tebrik ederim. Çok faydalı iş yapıyorsunuz diyen Bağlan konuşmasını şöyle sürdürdü; “Kendisinden görevi devraldığı Abdulaziz Bekkine hazretleri de  gençleri seven bir insandı. Üniversite öğrencilerini evinde yatırır, onlara kendi elleri ile yemek yedirirdi. Düşünebiliyor musunuz? Hangimiz o yaşa gelmiş bir çocuğumuza elimizle yemek yediriyoruz. Gençlerin tahsillerini tamamlamasına çok önem verirdi. Evinde sabahlayan üniversite öğrencilerine, kahvaltıdan sonra, ‘ Çocuklar şimdi doğru mektebe, mekteplerinizi muhakkak bitirmelisiniz’ derdi.   Gençlerin okullarını bitirmeleri için teşvik ederdi” dedi.

 

Konuşmasında Mehmet Zahid Kotku Hazretleri’nin söylediği bazı sözlerden örnek veren Bağlan, “ Mehmet Efendi  Herkes yahşi ben yaman/Herkes buğday ben saman’ derdi. Büyük bir mahiyet ifade eden bir söz.  Herkes iyi güzel ama ben ise öyle iyi bir insan değilim, diye ifade ederdi kendisini. Tevazuunun en güzel örneklerindendi. Yine çok güzel bir sözü daha vardır; ‘Arkadaşlık peki demekle kaimdir’  diye.”

 

Mehmet Zahid Kotku Hazretleri’ni anlamak için Gümüşhanevi Dergahı hakkında bilgi vermesi gerektiğini anlatan Bağlan; “Gümüşhanevi Dergahı’nın çıkış noktasını ana hatları ile belirteyim. Hocaefendi daha iyi anlaşılmış olur. Kendi Hocası Süleyman-ı Trablusu Şamî isminde bir zat. O’nun hocası Mevlana Halid-i Bağdadî, II. Mahmut zamanında yaşamıştır. Hicaz’da devrin âlimi seçilmiştir. Mevlana Halid-i Bağdadî, Kabe’yi tavaf ederken, bir zatın orada uzandığını görüyor. Mevlana Halid-i Bağdadî ısrarla bakınca, uzanan zat, niçin bakıyorsun, diyor. Mevlana Halid-i Bağdadî, Sizin alim olduğunuzu biliyorum, İlim tahsil etmek istiyor musun? Hani, burada edeple, terbiyeyle durmak gerekirdi, deyince, O’da kabul ediyor. Alıyor O’nu Hindistan’a götürüyor. Hindistan’a giderken yolda Şii uleması ile karşılaşıyor. Onlarla ilmi münakaşalar yapıyor ve hepsini bu hususta mağlup ediyor. Kendisi hafız, hadis hafızı ve Kamus-ı Okyanus adlı 4 ciltlik Arapça lügatin hepsini ezbere bilirdi. Orada manen yetişiyor. Daha sonra kendisini Bağdatlı olmasına rağmen Şam’a yolluyorlar. Şam’da irşat vazifelerinde bulunuyor.

 

Mevlana Halid-i Bağdadi İstanbul’a da halifelerini yolluyor. Bu halifelerinin tabii özellikleri var. Öyle sıradan insanlar değiller. Bunlardan birisi Süleyman-ı Trablusu Şamî’dir. Gümüşhanevî ondan icazet alıyor. 16 yaşında akait okutuyor. Gençliğinden itibaren ilim sahibi olan zat bunlar. Gümüşhanevi’yi babası ilimle uğraşması için İstanbul’a yolluyor. Değişik medreselerden ders alıyor. Tasavvufa intisap ediyor. Hatta hocalarına ders verecek seviyeye geliyor. Bugün İstanbul Vilayeti’nin karşısında Defterdarlık var. Onun yerinde Fatma Sultan Mescit’i vardı. Orası metruk vaziyetteydi. Oraya sahip çıkıyor. Yanındaki meşrutayı alarak Sultan Abdülaziz zamanında. “Halidî” dergahı olarak açıyor” dedi.

 

Konuşmasına Gümüşhanevi Dergahıyla ilgilenen ve çalışma yapan kişiler hakkında bilgi vererek devam eden Bağlan, “ Gümüşhanevi Dergahı üzerine çalışan üç şahsiyet vardır. Bunlardan biri Budros Ebu Mennah. Bu adam Hıristiyan Arap. Şu anda Hayfa Üniversitesi’nde tasavvuf tarihi, İslam tarihi ve Osmanlı tarihi hocasıdır. Bu adamla Fatih’te millet kütüphanesinde karşılaştım. Arapça konuşacaktım ki adam Türkçeyi gayet güzel konuşuyordu.

İkinci zat Hamit Algar’dır. Bu zat doktorasını Gümüşhanevi üzerine yapmıştır. Mehmet Efendi’nin yanına geldiğini ve O’nun sohbetlerine iştirak ettiğini biliyorum. Daha sonra Hamit Algar, Rumeli Bektaşiliği üzerine çalıştı. Sonra öğrendik ki bu zat aslen İngiliz, Amerikan vatandaşıymış. Müslüman olurken de Caferi mezhebini seçmiş.

 

Bir de Thierry Zarcone var. İtalyan’dır. Rıza Tevfik’in “Farmasonluğu” hakkında doktorasını yapmıştır. İstanbul’daki tasavvufi hayat ile ilgili bir makalesi var. İstanbul’da hangi tarikatlar var bilir. Bu hususta enteresan tahlilleri var. Çalışmalarında Mehmet Zahid Kotku ve Es’ad Efendiden de söz ediyor.” Dedi.

 

İstanbul’da yabancılara ait kültür merkezlerine de değinen Bağlan “ İstanbul’da yabancıların kültür merkezleri var. Mesela; İtalyan Kültür Merkezi, Fransız Kültür Merkezi, Fransız Anadolu Araştırmaları Merkezi,  Alman Arkeoloji Enstitüsü, Alman Goethe Enstitüsü,  Alman Orient Enstitüsü, İspanyolların Servantes Araştırma Merkezi ve Kütüphanesi var. Bunların yayınları var” dedi. Gümüşhanevi dergahının duvarında; Nakşibendi dergahıdır bu makam-ı dil-küşa /  İşte meydan-ı muhabbet gel azizim merhaba.” Şeklinde yazı olduğunu belirten Bağlan, “Ahmet Ziyaüddin Efendi’nin bir özelliği daha var. 93 Harbinde tüm müridanını toplayıp cepheye gitmiştir. Bu insanlar enteresan insanlardır. Mücahittirler, alimdirler, mutasavvıftırlar, meşayıhtandırlar. Ahmet Ziyaüddin Efendi büyük bir kütüphane kurmuştur. 30.000 cilt kitap vardır. Bu kitapları, Rize, Gümüşhane ve Hopa’ya hediye ediyor. Ruslar buraları işgalleri sırasında kitapları Petersburg’a götürüyorlar. Şimdi oradalar” dedi.

 

İnsan nasıl yaşarsa öyle ölür, nasıl ölürse öyle dirilir.

 

Mehmet Zahid Kotku Hazretleri’yle ilgili anılarını da anlatan Bağlan “ Bir gün sabah namazından sonra Mehmet Zahid Kotku Efendi’nin  evine gittik. Kahvaltı hazırlamışlardı. Ben de Hocaefendi’nin karşısına düşmüştüm. Şeker O’nun önündeydi. Almaya teeddüb ettim. İlk kez şekersiz çay içtim. Hiç bu kadar lezzet almamıştım. Orada Melih Şerman - Teknik Üniversitenin muhasebe müdür muavini idi – Melih Bey, Osman Çataklı’nın eniştesi – Osman Çataklı, Ünyeli’dir – vardı. Teknik üniversitedeki hocalar ona hürmet ederdi. Nur sakallı bir insandı.

 

Bir gün camideyiz. Caminin girişinde güzel bir Erguvan ağacı vardır. Onun altında beklerken gençlerden birisi geldi. Ben Muhtesip İskender Camii’ni arıyorum dedi. “Kur’an-ı Kerim öğreneceğim” dedi. İlahiyattan arkadaşlar Kur’an-ı Kerim öğretti. Kur’an-ı Kerim dersleri almaya başladı. Hoca Efendi ile tanıştı.

- Ne iş yapıyorsun, dedi.

- Konservatuarda okuyorum, dedi.

Ahmet Özhan’ın arkadaşı. Sesi de Allah vergisi. Geldiği yer dergah, bir taraftan da şarkı mektebinde okuyor. Mehmet Efendi’ye, ben böyle bir mektepte okuyorum isterseniz bırakayım,  dedi. Mehmet Efendi, Yok bu mektebi bitireceksin, dedi ve konservatuarı bitirdi. Şimdi bu arkadaşımız Mekke’de bir camide imamlık yapıyor.” Dedi.

 

Mehmet Zahid Kotku Hazretleri’nin herkesin ilgi alanına göre konuştuğunu söyleyen Bağlan, “ Matamatkçiyle matamatik konuşur, çiftçiyle ziraati konuşurdu. Herkesin seviyesine göre bir uslub takınırdı. Sade bir uslubu vardı” dedi.

 

Bağlan “ Hoca Efendi israfa müthiş karşıydı. Memleketin ekonomik yönden güçlü olmasını isterdi. Gümüş motorun yapılmasını teşvik etti. Yerli üretimin önemli olduğuna inanan Mehmet Efendi öğrencilerini bu çalışmalara teşvik ederdi. Hocaefendinin teşviklerinin Gümüş Motor’un yapılmasında çok önemli yere sahiptir.” Dedi.  

 

Mehmet Zahid Kotku Hazretleri’nin ‘ Müslümanlar birbirine karşı hep muhabbet içinde olmalıdır. Birbirini sevmelidir. İyi de bu sevgi nasıl olacak: birbirini tanımayla, camiye gitmekle, hal hatır sormakla, iyi komşuluk ilişkileri kurmakla olacak.’ Dediğini anlatan Bağlan konuşmasını şöyle sürdürdü, “ Mehmet Zahid Kotku, Aziz Efendi vefat edince İstanbul’a Çivicizade Camii’ne geliyor. 1958 yılında buranın yıkılma durumu hasıl olunca Hazretleri İskenderpaşa Camii’ne tayin oluyor. Vefatı olan 13 Kasım 1980 senesine kadar burada hizmet etmeye devam ediyor. Öldüğü gün olan 13 Kasım 1980 tarihinde takvim yaprağında şu mısralar yazılıdır:

 

Arkamdan Ağlama
Öldüğüm gün tabutum yürüyünce
Bende bu dünya derdi var sanma!
Bana ağlama,
"Yazık, yazık!" "Vah, vah!" deme!
Şeytanın tuzağına düşersen vah vahın sırası o zamandır.
Yazık yazık asıl o zaman denir.
Cenâzemi gördüğün zaman "Elfirak, elfirak!" deme!
Benim buluşmam asıl o zamandır.
Beni mezara koyunca elvedâ demeğe kalkışma!
Mezar cennet topluluğunun perdesidir.
Mezar hapis görünür amma,
Aslında canın hapisten kurtuluşudur.
Batmayı gördün ya, doğmayı da seyret!
Güneşle aya batmadan ne ziyan gelir ki?
Sana batma görünür amma
Aslında o doğmadır, parlamadır.
Yere hangi tohum ekildi de yetişmedi?
Neden insan tohumu için
Bitmeyecek, yetişmeyecek zannına düşüyorsun?
Hangi kova suya salında da dolu olarak çekilmedi?
Can Yusuf'un kuyuya düşünce niye ağlarsın?
Bu tarafta ağzını yumdun mu, o tarafta aç!
Çünkü artık hay-huy'un, Mekânsızlık aleminin boşluğundadır. 

 

Mehmet Zahid Kotku Hazretleri’nin cenazesi hakkında da bilgi veren Bağlan, “ Perşembe günü vefat etti, 13 Kasım 1980’de. Cenaze Süleymaniye’ye gittiğinde Şehzadebaşı’ndan itibaren arama yapmaya başladılar. Ezana yarım saat kala yolları kestiler. 1980 darbesi de olmuştu. Namazı yolda kılanlar oldu. Zannedersem cenazesine 100.000 kişi katıldı.

 

Kardeş dün geçmiştir. Geleceği Allah bilir. Sen hali değerlendir.

 

Süleyman Zeki Bağlan’a dernek başkanı Av. Ahmet Yılmaz tarafından sohbetin sonunda ÜNDER ve ÜNSEV tarafından yayınlanan kitaplar ile Süleyman Berk tarafından Hattat Mustafa Rakım Efendi hakkında hazırlanan kitap hediye edilmiştir.      

 

15.11.2009 00:00:00
Hit: 535