Anasayfa
ANASAYFA DETAYLAR

29 Mayıs Cuma ÜNDER Beyoğlu Sohbetleri'nin konuğu gazeteci, şair ve yazar Ekrem KAFTAN'dı.

Her hafta Cuma akşamı düzenlenen Ünder Beyoğlu sohbetleri'nin 29 Mayıs Cuma akşamı konuğu gazeteci,şair,yazar Ekrem KAFTAN'dı.Günün anlam ve önemine uygun olarak da seçilen ''İstanbul'un Fethi'' konusunda dinlemeye gelen konuklara fevkalade aydınlatıcı ve detaylı bilgiler veren KAFTAN,ikinci kez konuk olup  böyle seçkin bir gruba hitap etme mutluluğunu dile getirdi ve dolayısıyla başarılı diye nitelendirdiği ÜNDER'e teşekkürlerini sundu.

     Yine her zaman olduğu gibi tatlı bir sohbet havasında geçen program, dinleyenlerin yaşadıkları yer olan İstanbul'un kuruluşundan itibaren bugünlere gelişine kadar nasıl bir yol katettiğini öğrenmesi açısından çok önemliydi.Tabii 29 Mayıs günü ve fethin 556. yıldönümü olması dolayısıyla İstanbul'un Fethini,bu fetihe kadar kuşatılışlarını,ne zorluklarla ve nasıl fetholunduğunu ilginç detaylarla destekleyerek anlatan KAFTAN,dinleyicilerle beraber karşılıklı bir şekilde İstanbul'un bugünkü durumunun değerlendirmelerinde bulundu.Sohbetin sonuna doğru dinleyicilerin sorularını cevapladı.Bu güzel sohbetin yansımlarının yüzlerde hissedildiği akşamın sonunda ise sohbetten önce yenen yemeğin devamı olan meyveler afiyetle yenildi ve ÜNDER farkıyla bir Cuma akşamı daha güzel ve faydalı bir şekilde geride kalmış oldu.

EKREM KAFTAN KİMDİR?

Asıl doğum tarihi 27 Nisan 1966. Resmi doğum tarihi 25/01/ 1967. Denizli’nin Tavas İlçesi’ne bağlı Vakıf Köyü’nde doğdu. Babasının adı Hüseyin, annesini adı Fatma’dır. 4 kardeşin en küçüğüdür. İlkokulu köyünde, ortaokul ve liseyi Tavas’ta bitirdi. 1987 yılında İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu’na girdi. 8 Ağustos 1988 yılında Zaman Gazetesi’nde gazeteciliğe başladı. 3 yıl burada çalıştıktan sonra 11 Ağustos 1991 tarihinde ayrıldı.

1 Ocak 1992 tarihinde Türkiye Gazetesi’ne geçti. Aralıksız olarak 9 yıl 1 ay Türkiye Gazetesi’nde Kültür Sanat Muhabirliği yaptı.

İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Yapı Sosyal Değişme Kürsüsü’nde “Türkiye Sivil Din Eğitimi” konulu sosyoloji masteri yaptı.

Yayınlanmış Eserleri:

Yeryüzü Melekleri (Roman- 1995)
Beyaz Zambak Gölgesinde (Şiir- 1997)
Gülistanbul (Şiir- 1999)
Yâristanbul (Şiir- 2001)
Kızıl Rüzgâr (Roman- 2002)
Sebebi Sensin (Şiir-2005)
Son İstanbul Şiirleri (Şiir- 2007)
Bâd-ı Sabâ’ya (Şiir-2007)


EKREM KAFTAN'IN DİLİNDEN,KONUŞMADAN BÖLÜMLER...
 
556 yıl önce bu akşam İstanbul fetholundu.

İstanbul'un fethi o muhteşem hadisle birlikte müslümanların yüreğinde bir başka ümide,başka bir isteğe dönüşmüştü.(İSTANBUL ELBET FETHOLUNACAKTIR;ONU FETHEDEN KOMUTAN NE GÜZEL KOMUTAN;ONU FETHEDEN ASKER NE GÜZEL ASKERDİR”  Hadis-i şerif )

İstanbul, Fatih'e kadar 28 kez kuşatıldı.8 kez Türkler kuşattı.Yıldırım Bayezid 2-3 defa kuşattıysa da o dönemde patlak veren (1402) Ankara Savaşı ve diğer zorluklar nedeniyle İstanbul alınamadı.

Osmanlı sultanlarının kafasında hep İstanbulu fethetmek vardı.Çünkü Hz.Muhammed(sav)'in ''ne güzel'' övgüsüne mazhar olmak istiyorlardı.Fatih'ten önce aylarca süren kuşatmalara rağmen başarılamamıştı.Ancak şartlar gelişti ve ilerleme katedildi.Fatih'in de muhteşem zekası,inancı,kararlılığı,maneviyatıyla fetih başarılmış oldu.
 
Fatih Sultan Mehmed'in tasarımı olan Rumeli Hisarı ve burçları 5000 işçi ile 4 ay 13 günde tamamlandı.Burçlar da yaşanabilir mekanlar var, kalelerin üstü kapalıdır.Oraya bir de camii inşa edilir.Fatih hisarın yapımında bizzat çalışmıştır.Rumeli Hisarı'nın yapılma gayesi Anadolu Hisarı ile karşılıklı olarak boğazdan gelecek tehditleri kesmesidir.

O dönemde ''ŞAHİ'' adı ile çok büyük toplar dökülüyor.Öyle büyük bir top ki 50 çift sığır ile taşınırken,200 asker sağında,solunda devrilmemesi için görev yapıyor.Şubat'ta yola çıka ordu Nisan da İstanbul surlarını görüyor...

İstanbul surları 19 982 metre uzunluğunda yukardan bakıldığında üçgen şeklini andırır.Surlar 3 kattı ve arkada da su dolu hendekler vardı.Yani gerçekten fethi,aşılması çok zor bir İstanbul'du...

Fatih Sultan Mehmed Han İstanbul'un sur dışında kalan her yerini almıştı iş sadece surları geçmeye kalmıştı.Gemilerin Haliç'e geçmesini engelleyen Bahçekapı ve Galat civarındaki o meşhur zincirler(demir ve ağaçtan yapılmış olup kırılması çok zor) aşılamayınca Fatih 1 gecede 70 parça gemiyi karadan Haliç'e indirdi.Gemiler sürülürken Fatih'in mucidi olduğu havan topları ile de surlar ve donanma vurularak oyalanıyor ki karadan yürütülen gemiler fark edilmesin,gaye dikkat dağıtmaktır.Ertesi sabah Osmanlı gemilerini Haliç'te gören Bizanslılar İstanbul elden gidiyor doğrusuna inanmaya başlarlar.

Fetih'ten 2 gün önce son divan toplanır ve Fatih Sultan Mehmed herkesin görüşünü almak ister.Hocası Akşemsettin fetih müesserdir deyip fethin tamamlanması gerektiğini söyler.28 Mayıs gecesi Osmanlı askerleri her bir tarafta aşet yakıp çok ciddi dikkat çeker ve Bizanslılar daha da korkmasına sebep olurlar...

Anektod: Fatih çadırında dua ederken çadırın dibinde biri amin diye seslenir.Fatih kimsin? der ve başını uzatan şahıs benim Sultanım diyerek derdini ifade eder.''Sultan'ım fetihten sonra ilk sancağı ben dikmek istiyorum ama Kumandanım bana 3. safta yer verdi ben 1. safa geçmeliyim''.Fatih isteğini yerine getirir.O asker fetihten sonra koşup sancağı diken ve dikmesiyle birlikte onlarca oka hedef olup can veren Ulubatlı Hasan'dır...

Fatih fetihten sonra hiç bir yere bakmadan atını direk Ayasofya ya koşturur ve devasa mabedin önünde durur.İçeriye yaya olarak girer.O sırada bir Türk askerinin mermerlerden birini kırmakta olduğunu görünce onu azarlar dışarı çıkarır ve der ki''Servet ve esirler size yeter,şehrin binaları bana aittir''Fetih 29 Mayıs Salı günü tamamlanmıştır.Fatih'in emriyle o dev mabed cuma gününe kadar camiye çevrilir ve Ayasofya'da 1 Haziran 1453'te ilk Cuma namazı kılınır.1935 e kadar da cami olarak kalır.Burası benim kılıç hakkım deyip çevresindeki araziyi de kendisi satın alıp vakıfeder.İşte 1453 ten itibaren İstanbul'da müthiş bir yarış başlar.Bizans'ın yaptığını aşacak kadar külliye,camii,sebil gibi eserler inşa edilir.Yani fetih sadece şehri almak değil,şehri donatmaktır.Kapalı çarşı da o dönemde Fatih'in yaptırımıyla Ayasofya'nın vakfı olarak kullanılmıştır.

Fatih İstanbul'a geldiğinde ilk bugün İstanbul Üniversitesinin bulunduğu yerde Saray-ı Atikde uzun yıllar yönetime devam etti.Daha sonra Topkapı Saray'ının bitirilmesiyle oraya geçti ve artık Saray-ı Atik'de Sultanların anneleri konuk edildi.

Sonuçta Hz.Muhammed(sav) 'in hadisindeki o büyük övgüye mazhar olma şerefine Fatih Sultan Mehmed Han erişti...

Ve bütün bunlar olurken Fatih yalnızca 21 yaşındaydı...

30.5.2009 00:00:00
Hit: 532