Anasayfa
ANASAYFA DETAYLAR

Bu hafta konuklarımız Z. Metin ATEŞ & M. Adnan MEHEL

Beyoğlu Sohbetlerinin 15.05.2009 cuma günü akşamı konukları Z. Metin ATAŞ ve Av. M.Adnan MEHEL. Ata sporumuz olan okçuluğun konuşulacağı bütün hemşehrilerimiz davetlidir.

Z. Metin ATAŞ
1977'de İstanbul, Okmeydanı'nda doğdu. Aslen Orduludur.1998 yılında Marmara Üniv. Fizik bölümünden mezun oldu ve sonradan tanıştığı okçulukta bir süre olimpik stilde çalıştı. 2004 yılında oluşturduğu Kemankeş internet ağı ile ülkemizdeki okçuluk meraklılarının bir araya gelmesini ve yapılan çalışmaların dünyaya duyurulmasını sağladı. Daha sonra öncüsü ve kurucularından olduğu Okçuluk Araştırmaları Derneği ile Türk Okçuluğu alanında araştırmalar yaptı, kurslar düzenledi. Derneğin kapanmasından sonra araştırmalarını sürdürerek, yurtiçi ve yurtdışında konferanslar, makaleler ile kitlelere duyurdu. Özellikle Okmeydanı menzil taşlarının tespiti, ölçüm birimleri ve Türk spor okçuluğu konularında araştırmalar yapıyor, okçuluk kültürümüzün içeride ve dışarıda tanıtılması için internet sitelerinin içeriklerini oluşturuyor.

M. Adnan MEHEL
1964 yılında Ünye'de doğdu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 1987 yılında mezun olduktan sonra serbest avukatlık yapmaya başladı. Orta Asya ve Kuzey ülkelerdeki Türk Halkalarının bulundukları yerlerde İslamiyet öncesi dönemle ilgili araştırmalar yapıyor. Bu konuda araştırmalar yapan Rus ve Ukraynalı akademisyenlerin çalışmalarını takip edip, onlarla bilgi alışverişlinde bulunuyor ve onların çalışmalarını dilimize kazandırıyor. Yurtdışı gezilerinde ulusal müzelerdeki Türk Okçuluğu ve savaş aletleri ile ilgili ekipmanların tespitini yapan Mehel, Ok reprodüksiyonları ile ilgileniyor.

Z.Metin ATEŞ ve M.Adnan MEHEL Osmanlı dönemi okçuluğu konulu sunum yapacaklardır.

Kırık OK-1
Okmeydanı’nda atış yapma hayali kurduk yıllarca. Kemankeşler buluşalım Okmeydanına gidelim dedik. Buluştuk okçular tekkesinde pazar günü olmasına aldırmadan. Çocuklar koştu geldi yanımıza kocaman sevimli gözleriyle, dolaştılar etrafımızda. Komşular bağırdı bize bugün "okçular niye bu kadar geç kaldınız!!! diye"  Okmeydanı’na her gittiğimizde hüzün kaplardı içimizi talan ve yağmayı gördükçe. Bugün selamlaştık herkesle. Güler yüzle sordular bize bir kaç defa niye bu kadar geciktiniz diye. Sohbet ettik. Zaman zaman hedefin arkasındaki çitlerden seyrettiler bizi merakla. Uyardık elbette çekilin oradan diye. Çocuklar attığımız her oku almak için fırlamaya hazır beklerken zor zapt ettik kerataları yanımızda. “Durun çocuklar tehlikeli bu iş” dedik. “Abi bize ok verin” diye yalvardılar bıkmadan, usanmadan. Mahalleli doluştu etrafımıza merakla veya mahçup uzaktan seyrettiler bizi bugün. Her ne kadar onlar eski kemankeşleri görmemiş olsalar da biliyorlar oranın okmeydanı olduğunu.Okçuların zamanında atış yaptıklarını ve bu meydanın kemankeşlere vakfedildiğini.“Niye geciktiniz” diye bağırdılar bize. Evet arkadaşlar biz niye geciktik? Niye geç kaldık  bizlere tahsis edilen alanı ziyaret edip, ok atmakta. Verilecek cevabımız yok elbet. Ok atarken çok dikkatli olmak lazım orada ama arada bir atmak ta lazım oraya sahip çıkmakta.Çör çöp dolmuş eğilerek girilen, abdestsiz dolaşılmayan mekanlar. Sigaramızı mezarlıkta içtik bugün tekke yerine. Saygısızlık etmeyelim dedik. Bir de Fransız kemankeşimiz var artık. Devamlı mütebessim yüzüyle. Jozef’miş adı. Yusuf olsun dedi Yılmaz kardeşim her zamanki nüktedan tavırlarıyla. Kırmadı bizi Jozef, “olsun, Yusuf deyin” dedi Yusuf gibi güzel kardeşimiz. Her ne kadar kepaze antremanı yaptırmadık daha ama istedik ki bizimle beraber bu keyfi o da tatsın. Tutuşturduk eline yayı, bir kaç tane de o attı. Garibim daha yeni tanıştığı insanların kırk yıllık ahbap gibi samimi tavırlarını görünce ne yapacağını şaşırdı. Ne desek itiraz etmiyor. Nerden bilsin Fransız, kemankeş kardeşliğinin ne demek olduğunu. Nereden bilsin öz kardeşler gibi birbirimize yakın olduğumuzu.
Çocuklar ahh çocuklar, nasıl da neşeli idiler bu gün. Nasıl da koşuyorlardı oklarımızı toplamak için. İlk defa kemankeş gördüler elbet. “Abi bize de öğretin” dediler. “Bekleyin çocuklar az kaldı, inşallah bu alanda bir antreman sahamız olacak, o zaman öğretiriz” dedik. Sordum çocuklara sonra, “Futbol mu okçuluk mu” diye . Hiç düşünmeden beşi birden bağırdı “okçuluk” diye. Sahi arkadaşlar biz niye geç kaldık? Çocukların bugünkü sevincini görmek için niye bu kadar bekledik. Kırıldı oklarımızın bazıları. Yalvardı bir tanesi “abi bu benim olabilir mi” diye. “Olsun” dedik . Kırık bir okun bir çocuğu nasıl mutlu ettiğini görmeliydiniz. Ama diğerleri mahzundu, içimiz elvermedi onları boynu bükük göndermeye, kırılan oklardan verdik hepsine birer tane. “Dikkatli olun dedik aman bir yerinize batmasın çocuklar”. Yeleklerini okşadılar kırık okların. “Gelin bakalım siz de girin fotoğraf karesine” dedik aldık onları da yanımıza. Yusuf gülerek baktı “geleceğin kemankeşleri bunlar” dedi. Gülümsedik. Arkadaşlar niye geç kaldık bu güzellikleri yaşamaya bilmiyorum ama biz eski kemankeşleri yad ettik bugün. Gülümsemişlerdir herhalde bizlere bir yerlerden. Elimizdeki plastik yaylara tebessüm ederek bakmışlardır belki , kim bilir?.  Yakınımızdaki mezarında Şeyh Hamdullah efendi dua ediyordur belki bizlere . Belli mi olur belki duası dokunur. Eski kemankeşler kusurumuza bakmasın ama geç de olsa,elimizde domuz derisi kaplı grozerlerle de olsa , menzil değil uyduruk bir hedef te olsa bugün oradaydık.Orada  atış yaptık, orada sohbet ettik. Hiç bir organizasyonda bizleri yalnız bırakmayan Songül hanım kardeşimiz de oradaydı. “ilk atış şerefi size ait olsun” dedik. “olur ama hep beraber atalım” dedi. Uyandırmak için uyuyanları, mutlu etmek için eski kabzedaşları, duasına nail olma ümidiyle ağzı dualıları yad etmek için oradaydık. Hazırlandık hep birlikte nişan aldık. bağırdı birimiz ;
-" Gaza Niyetine!!!!!!"…
-” Yaaaa Haaakk!!!!! diye bıraktık kirişleri. Uçtu güzelim oklar hedefe .Yusuf ta bizimle beraber bağırdı bugün. Etraftan meraklı komşular hatta mezarlık ziyaretine gelmiş olanlar duayı kesip baktılar bize, seyrettiler. Mezarlıkta olan insan üzgün olur ama onların yüzünde bir gülümseme vardı bugün, .Okmeydanlılar. Sevecenlikle baktılar bize ilk kez, ilk kez evlerini yıkmaya gelen belediyeci muamelesi görmedik. Tıpkı sabahleyin komşularımın, balkondaki matkap sesini merak edip, tirkeşimdeki  oklara ve elimdeki yaya bakıp “ sen baya mamçakoğluna benzedin” diye gülümsemeleri gibi gülümsediler. Candan, samimi. “Gene bekleriz” dediler, “fazla gecikmeyin”. Geç de olsa eski tekerlekler şişeler naylon poşetler ve çocuk bezleri dolu okçular tekkesine gittik bugün. Daha da önemlisi minnacık çocuklara kırık  oklarla birer kemankeşlik hayali hediye ettik. Gelecek sefer kaç çocuk gelir bilemem ama mahallenin yarısının orada olacağından eminim. Artık gecikmeyelim olur mu? Bizi bekleyenler var. Bu yazıyı yazdığım saatlerde yarın okula gitmek üzere erkenden yatan, yatağının başucuna koyduğu kırık oklarla rüyasında at üzerinde atışlar yapan çocuklarımız var. Kim bilir ne bahadırlık hayalleri süslüyor bu akşam onların rüyalarını.nasıl at üzerinde şahlanıyorlar kimbilir. Onların ok uçurma hayallerini gerçekleştirmek için gidelim. Kotlarla tişörtlerle değil elbiselerimizi giyinip, silahlarımızı, pusatlarımızı  kuşanıp gidelim. Mehtere haber verelim bir dahaki sefere. Kös vursunlar Okmeydanı’nda. Uyansın uyuyanlar, sahip çıkalım meydanımıza. “Ya Haakkkk!!!!  Diyen nidamızı  İnebahtıdan Tozkoparan duysun. Gururlansın Bursalı Süca torunlarımız geldi diye. Hiç olmazsa ölmedi kemankeşlik deyüp eski kemankeşler bir teselli bulsun. Bu meydanın sahipleri geldi miraslarından pay isterler diye siyasiler vakıf malına göz dikmekten uzak dursun. Dokunmasınlar meydanımıza. Dokunmasınlar tekkemize. Bari kalanına sahip çıkmak için gidelim. Ok atmasak ta gövde gösterisi yapmak için gidelim. Biz varız arkadaş, kemankeşlik kültürü daha ölmedi yeniden hortladı demek için gidelim. Küskünleri, dargınları, alınganları, olimpikçileri kim varsa okçuluğa gönül veren hep beraber toplanıp ta gidelim. Küsmeyelim Nejmettin üstadımız gibi, gönül koymayalım, artakalanları toplamak için gidelim. Hiçbir şey yapamasak ta acziyetimize ağlayıp, zamanında varlıkları ile o meydanı onurlandıran, kemankeşlere bir Fatiha okumak için gidelim.
YASAL UYARI: Bu yazı kilo işi olup Mesai saatlerinde okunması işlerinizi aksatıp gözlerinizin yorulmasına sebebiyet verebilir.
Kırık ok- 2 
Okmeydanı’nda atış, Yıldız Teknik Üniversitesi ve bugün Ankara. Gazi Üniversitesi’nin konser salonunu ayarlamışlardı Okçuluk Çalıştayı için. Tedirginlik vardı üzerimizde. İlk defa bir üniversitenin akademik programında yer alıyordu “Okçuluk”. İlk defa akademisyenlerin huzuruna çıkacaktık. Ayaklarımız titriyordu giderken. Yılmaz kardeşimiz esprileriyle yumuşatmaya çalışsa da ortamı dudaklarımızı ısırıyorduk tedirginliğimizden. İmtihana hazırlanan öğrencinin telaşı vardı tavırlarımızda. Can dostlarımız Metin Orhan Hocamla Altan Çetin hocam karşıladı bizi, sonra Tokattan Yaşar Metin hocam katıldı aramıza. Yorgunduk uykusuzduk. İkram yarışına girdi hocalarımız, Ankara’lılar. Yıllardır uğraş verilen kemankeş hareketi ilk defa akademik programa dahil oluyor, ilk defa akademisyenlerin karşısına çıkıyordu. Sahneye çıktığımızda ayaklarımız titriyordu, kekeleyerek başladık konuşmalara. Nasıl kekelemeyelim. 300-400 arası bir seyirci karşımızda duruyor, içlerinde yüz civarında akademisyen. Profesörler, doçentler araştırma görevlileri. Bir emekli asker oturuyor ön sırada. Göğsünde madalyalar. Yıllarını okçuluğa vermiş çok değerli antrenörler, basın temsilcileri, öğrenciler. Meraklılar. Yağmur vardı Ankara da, ilgi vardı, tedirginlik vardı. İlk defa bu kadar ciddi bir imtihan veriyordu Türk okçuluğu. Gördüğümüz ilgiden şaşkın, sayfaları ellerimiz titreyerek tutuyorduk. Başlayınca konuşmalara tedirginlimiz gitmeye başladı. Hunlar fırladı tarihin derinliklerinden, Göktürkler tecessüm etti, arzı endam ettiler sahnede Hun yayları, Köktürk yayları , temrenler soyalar ve  tarihin karanlıklarında kalmış Türk halkları. Dinleyenler pür dikkat, Emekli asker amcanın madalyaları oynuyor göğsünde belli ki heyecanlı. Metin kardeşim hüzünlendirdi dinleyenleri, hali pür melalini gösterdi menzil taşlarının, yürekleri sızladı hocaların, gencecik öğrencilerin, tıpkı bizim sızladığı gibi. Yaşar Metin hocam amade etti bilim ve teknolojiyi okçuluğun emrine. Tomografi görüntüleri yer alırken sahnede bir gurur tavrı oturdu izleyicilerin yüzüne. Kırk yıllık kemankeş gibi atış tekniklerini anlattı İlkay kardeşim ve sahneyi kılıç ustası Darek kardeşimiz aldı. İlk defa kılıç şakırtıları doluştu bir salona Türkiyede. İlk defa yatağanlar bir gösteride başrol oynadı. Büyülenmiş gözlerle bakarken herkes sahneye koşturuyordu. Mümin, koşturuyordu Ali hoca,Yılmaz hoca, tıfıl Memet, Ekrem kardeşim ve Turgay Tümke. Cin fikirli Turgay konser salonunda atış için ne yaptı etti sağladı güvenliği, bir branda düzeneği kurdu hedefin arkasına, endişelerimiz biraz olsun gitti. Konser salonunda atış mı olur diye tedirgindik ne de olsa. Ne yaptı etti Mümin’le çözdü güvenlik sorununu. Darek’e tercümanlık etmek için sahne aldığında Mümin, genç kızların iç çekişini görmeliydiniz.  Görmeliydiniz sahneye çakılı bakışları. Büyülenmişti herkes Osmanlı kılıçlarından, yatağanlarından, alkışlar yıkarken konser salonunu oğlum yanaştı “baba kılıç daha güzelmiş” dedi. Tepetaklak oldum birden. Hayır, hayır assolist okçuluk olmalıydı gösteride de. Fırladık sahneye kan ter içinde kalmış kılıç üstadını gösterip. “Hollyvood filmlerinin etkisi altında, estetik figürler hoşunuza gitti galiba, kılıç ustaları istedikleri gibi gösteri yapsınlar, karşımıza  doluşsun isterse Jet Lee’ler Bruce Lee’ler. İstedikleri gibi estetik figürler sahnelesin binlercesi. Savaş bir gösteri değil, kesin ve ölüm için yapılır. “Atalarımız karşısında danseden  Çin ordusunda 500 metre uzaktan gülümseyip işte böyle yolluyordu oklarını Azrailin kanatlarında” deyip kirişledik yayları, çözdük mandalları. Uçtu konser salonunda oklar, hedefi bulan oklarla aşka gelmiş seyirci fırladı ayağa başladı bir alkış tufanı. Toplandık tekrar “gaza niyetine” diye bağırdık. Doldurdu konser salonunu “Ya Haaaak!!!!!!” nidası. Elleri patlarcasına alkışlıyordu insanlar, “bir daha nara atın dediler. Siz neredeydiniz şu ana kadar” . Tıpkı Okmeydanlılar gibi. Kırar mıyız.
-“Gaza niyetine!!!!!
-Ya Hakk!!! diye tekrar patlattık kamenkeş narasını. Ayakta alkışladılar kemankeşleri  avuçları patlarcasına. Bitti  sunum kimse çıkmıyor. Gencecik kızlı erkekli delikanlılar terk etmiyor salonu. Plaketler verildi Ankara’da. Kemankeşler sanatçılar gibi alkışlandı. Popstarlar gibi etrafımızı sardı insanlar.ellerimiz ayaklarımız birbirne dolaştı. Hocalarımızdan izin istedik Kemankeşlik kültürüyle ilk defa tanışıp hayran olan gençlerle birlikte bir nara atabilir miyiz diye. Coşmuştu hocalarımız dahi, “elbette” dediler gülümseyerek. Akademisyenlerimiz, gençlerimizle birlikte naralandık. Efelendik Ankara’da. Makamların, ince sazların, tenor ve sopranaların icrai sanat eylediği konser salonu kemankeş narasıyla tanıştı ilk defa. “Gaza niyetine!!!! Yaa Hakkk!!!” diye bağırdı delikanlılar, genç kızlar, araştırma görevlileri. Konser salonunun duvarlarında canlanan bir kültür yankılandı. Kemankeş narası patladı ilk defa. Ankara’da gurur vardı, Ankara’da onur vardı, coşku vardı . Ankara’da bilim aşığı profösörlerimiz, doçentlerimiz, doktorlarımız, araştırma görevlileri tevazu ve çelebilikleri ile bizleri büyüleyen çok değerli akademisyenlerimiz vardı..Üniversitelerde kürsüleri ilimlerinin hakkıyla doldurup kitaplar yazan hocalarımız tebrik ettiler bizleri defalarca yüksünmeden. Tanıttılar kendilerini, tanıştık, kaynaştık, Araştırma görevlileri hatıra oklardan istediler. Okmeydanı’ndaki kırık oklarımızla sevinen çocuklarımızın sevinçleri vardı yüzlerinde. Ellerinde hediye oklarla gururlanarak dolaşıyordu akademisyenleri-miz. Tek farkı oklarımız kırık değildi artık, sapasağlamdı. Ankara’da coşku vardı. Yıllarını okçuluğa vermiş Çankaya belediyesinin ve gazilerimizin okçuluk hocası okçuluğun duayenlerinden Ali hoca, Matrak kültürünü canlandıran Matrakçı arkadaşlarımız, emekli askerlerimiz, sorular, tebrikler, Ankara’da kemankeşliğin şahlanışı vardı. Bir kültür yeniden canlanıyordu artık. Hararetle sarıldı elimize Türk Dünyası ve Tika’da görevli arkadaşlar, “bunu muhakkak haber yapacağız ve Türk dünyasına gururla duyuracağız, şimdiye kadar nerelerdeydiniz” dediler.”Makalelerinizi gönderin bunu muhakkak basmamız lazım üniversitelerin yayınları arasında” diye hatırlattı  organizasyonu düzenleyen hocalarımız. Bir konferans daha varmış bugün. O konferansa fazla ilgi olmamış bizim yüzümüzden. Diğer konferansı organize eden hocalar katılamamışlardı, sitem ettiler, serzenişte bulundular “neden bize haber vermediniz Okçuluk Çalıştayı’ndan. Bizde organizasyonda yer alırdık” diye. “Davet olursa size de geliriz hocam” dedik. Kaç üniversiteden teklif geldi sayısını unuttum. Ankara’da gördükleri  ilgiden  başı dönen kemankeşlerin sarhoşluğu vardı. Rüya ise yaşadıklarımız uyanmamak istiyorum.Şükürler olsun Türk okçuluğu şu ana kadarki en ciddi sınavını alnının akıyla geçirdi. Bizlere bu imkanı sağlayan Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünün çok değerli yöneticileri sayın Prof. Dr. Fevzi Rıfat Ortaç, Doç. Dr. Altan Çetin, Doç. Dr. Figen Zaif hocalarımıza, Çalıştay’a iştirak eden tüm akademisyenlerimize ve misafirlerimize, en ciddi sınavını alnının akıyla geçen kemankeşlere bu imkanı sağlayan uykusuz geceler, koşturmalarla, Türk okçuluğuna çok büyük hizmetleri dokunan akademik konferansların mimarı Metin kardeşime, aflarına sığınıp isimlerini tek tek burada zikredemeyeceğim tüm kemankeş kardeşlerime ve gönüldaşlarımıza teşekkürler. Ağlamak istiyorum gözlerim nemli oklarımız kırık değil artık ve hedefe yöneli .

14.5.2009 00:00:00
Hit: 525