Anasayfa
ANASAYFA DETAYLAR

Dr. Kutlukhan Şakirov

Dr.Kutlukhan Şakirov “Tarih-i Muhammedi” – Orta Asya halklarının maneviyatını Peygamber sevgisiyle kuvvetlendiren önemli bilgiler verdi. 
ÜNYEDE BİR ÇAYBAHÇESİ
Ünye’yi ziyaretini anlatan Kutluk Han hocamız Ünye  sokak ve caddelerinde dolaşırken esnaflar ve hemşerilerimiz tarafından duyulan ilgiden memnun kaldığını ve bir çay bahçesinde çay içerken yoldan gecen ülkücü bir hemşerimizle olan sohbeti şu sözlerle anlatıyor “beni görünce gözlerinden ateş saçarcasına ve sanki hacdan gelmiş biri gibi Alparslan Türkeş’i tanıyor musun? Sorusuna hayır tanımıyorum, çünkü tanıtmadılar bana” dedi. Alparslan Türkeş'i Rusya da bulunan bir gazeteye verdiği demeçten öğrendiğini anlattı. Bu demeçte kominist sistemin yıkılacağını söylemiş fakat biz nerden bilelim.” Türk insanının orta Asya'ya ilgisinin varlığı ortadadır.” Bir kurban bayramını Ünye'de geçirmiştir.
Kutlu doğum haftası
Sakarya üniversitesinin organize ettiği uluslar arası sempozyuma katılarak "Hz. Muhammed, peygamberimizin sevgisi" üzerine görüşlerini açıklamıştır. Konuşmasında, Alihan SAGUNİ'NİN "Tarih-i Muhammed" adlı eserinden bahsetmiştir. Türk İslam kültür coğrafyasının Hz. Muhammed hakkında bilgi verdiğini belirttikten sonra, Hz.Muhammed (S.A.V)in anlatıldığı Alihan SAGUNİ'NİN "Tarih-i Muhammed" adlı eseri hakkında bilgi vermiştir. Kutluk Han Bey konuşmasını sşöyle devam etti: "Alihan Sagun'ı benim babamdır. Tarih-i Muhammed babamın yazmış olduğu Peygamber sevgisini anlatan bir eserdir."
Çin de büyük bir İslam topluluğu vardır.
Çin’de 70-80 milyon Müslüman’ın varlığından söz eden Kutluk Han Şakirov," Burada olan Müslümanlar Türk değildir. Çinli Müslümanlardır. Bu ciddi bir rakamdır. Çin deki Müslümanlık Arap mücahitlerinin bir başarısıdır. Dunganlar Türki cumhuriyetlerinden Çin'e göçmüş Çin kültürünü benimsemiş Müslüman Türk kabileleridir.
Tek bayrak altına toplama
Peygamberimiz Hz. Muhammed’in tüm Müslümanları tek bayrak altına toplayandır. Peygamberimiz İslam Aleminde önemldir. Bizim medeniyetimizin kültürümüzün paha biçilmez derece değerleri vardır.
Türk halkı şuurlu Müslüman
Türk halkı şuurlu Müslüman, ikiyüzlülük yapmıyor, samimi olarak İslam’ı yaşıyor. Buda Türk Milleti'nin gelecekte büyük işler yapabileceğini gösterir. 

Tarih-i Muhammed adlı eser Sovyet Rusya’nın 40. Yılında 1957 de Alihan SAGUNİ tarafından Doğu ve Batı Türkistan'da yaşananları anlatan bin sayfadan oluşan kitabdır. Bu yıllarda manevi hayat perişandır. Büyük bir milletin geleceğini görerek yazılmış bir kitaptır Tarihi Muhammed. Babamın yedi dil bilmesine rağmen Ruslar’ dan çok nefret etiğinden Rusçayı öğrenememiştir. 1885 Kırgızistan doğumludur. Doğu Türkistan’ın ilk cumhurbaşkanı babamdır. O dönemlerde Rusya Kırgızistan’ı var. Batı Türkistan Doğu Türkistan çinin olacak şekilde bölmüşler.
Osmanlı döneminde önce İstanbul’a gelinip sonra hicaz demir yoluyla kutsal topraklara Mekke’ye gidiyorlar. Orada belirli bir eğitimden sonra Buhara Medresesin de okuyorlardı. Osmanlı padişahı  Abdülhamit Han ailesinde çok hürmetle saygıyla anılırdı ve dile getirilirdi. Babam merhumun Osmanlıda yetişen bir genç olarak kabul edilir. Alihantöre Saguni – Orta Asya coğrafyasında XX yy.da yetişmiş, Müslüman–Türk topluluğunun var olma mücadelesinde büyük emeği geçmiş yetenekli din âlimi ve devlet adamıdır.

Olağanüstü ağır şartlarda Müslüman topluluğun kendi değerlerini koruma adına verdiği mücadele tecrübesi İslam tarihi ilminin güncel meselelerinden sayılır. Buna göre geçen XX yy. da dünyada süper güç olan Sovyetler Birliğindeki Türkistan Müslümanları arasından yetişip çıkan ulemadan Alihan Töre Saguni ve onun “Tarih-i Muhammedi” kitabı  konusu ele alınmaktadır.
Rus ordusuna gençleri göndermemiştir.

Alihan Töre Saguni, 1885 yılında şimdiki Kırgızistan’ın Tokmak (eski Balasagun) şehrinde dünyaya geldi. Tokmak, Mekke, Medine, Buhara mektep ve medreselerinde tahsil gördü. Türkistan halklarının Çarlık iktidarına karşı 1916 yılındaki ayaklanmasın da aktif rol alır. I. Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı lehine gençleri askerliğe göndermeme yoluyla Rus Ordusunu boykot etmeye ilk fetva veren âlimdir. Defalarca hapsedildi. Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti’nin 1945–46 yıllarındaki Cumhurbaşkanı, Milli Ordu Başkomutanı ve Mareşaldir; pek çok askeri operasyona katılmış ve komutanlık yapmıştır. Çin ordusunu birkaç defa mağlubiyete uğratmıştır. Ruslar tarafından kaçırılıp bu olay dünya kamuoyundan yılarca gizli tutulmuş bir liderdir.
Hayatının son yılların da İslam dininin ve milli kültürün himayesi yollunda büyük çaba göstermiş olup, 1976’da Taşkent’te vefat etmiştir. Şeyh Ziynettin Baba mezarlığına defnedilmiştir.
Eserleri Sovyet Rusya'nın dağılmasından sonra ortaya çıkabildi.

Onun şaheserlerinden diyebileceğimiz “Türkistan Kaygısı” ve ”Tarih-i Muhammedi” kitapları ancak Sovyet Rusya dağılmasından sonra gün ışığına çıkabildi.
Muayyen eseri, yazıldığı mekân ve zaman açısından ele almak onun kıymetinin tespitinde mühim bir amildir. Buna göre o devirde Sovyet Rusya hudutları içinde olan Orta Asya’da İslam dininin durumuna kısaca göz atmak icap etmektedir.
İlk başta zayıf olan ve destek almak için Müslümanlarla müttefiklik siyasetini izleyen Sovyetler çok geçmeden tavrını kökten değiştirir. Marx’ın  “Din halk için bir afyondur” öğretisini hayata geçirmek amacıyla 1921’de Moskova’da “Tanrısızlar Cemiyeti” adında bir Parti ve Devlet kuruluşu tesis edilir. Din eğitimi tamamıyla devlet kontrolüne geçirilir. Sovyetlerin İslam’a indirdiği en büyük darbe belki de alfabeyi önce Latinceye, ardından Krilceye değiştirilmek yoluyla gerçekleşti. İşbu “Alfabeler inkılâbı” sürecinde Arap harfleriyle yazılmış sayısız kitap, özellikle dini eserler imha edilmiştir.
Sonraki yıllarda din aleyhtarı politika tekrar güçlenmişti. Komünist Parti konuyla ilgili açık strateji belirlemişti. 1980 yılına kadar herhangi bir dini inancı, bu cümleden İslam dinini ortadan kaldırmak ve tamamıyla ateist bir toplum oluşturmak hedeflenmişti
1960’lı yıllara geldiğimizde Taşkent gibi büyüklük açısından Sovyetler Birliğinin 4. şehrinde ancak 9 cami faaliyetteydi. Diğer Orta Asya cumhuriyetlerinde durum daha da perişandı. Kazakistan ve Kırgızistan’ın başkentleri Almatı ve Bişkek’te ancak birer cami vardı.  Tüm Sovyetler Birliği çapında toplam 400 civarında cami kalmıştı, oysaki 1917 öncesi bu rakam Buhara Emirliği ve Hive Hanlığı hariç 30000’in üzerindeydi
"Tarih-i Muhammed" adlı eser 1958–59 yıllarında kaleme alınmış olup, müellifin yazdığına göre Hicri 1380 yılı, 26. Ramazan’da yani, 14 Mart 1961’de temize geçirilmiştir. Ancak baskı aşamasına ulaşıncaya kadar 30 yıl beklemek zorunda kalınmıştır.
Eserin başka bir özelliği şundan ibaret ki, günümüze kadar siyer hem de İslam dini tarihi alanında Özbek Türkçesinde bu kadar kapsamlı yazılan tek kitap olup, tam manasıyla “salih amel” numunesidir.
Bu eser “Türk” kelimesinin telaffuzunun bile tehlikeli olduğu o günlerde millete kimliğini unutmamaya davet eden bir çağrıdır.
Bu hususta müellif diyor ki: “Ben fakir - Alihan  Töre Şakirhan Töre oğlu Saguni bizden sonraki evlat-nesillerimize ve de diğer dilleri Türkçe olan akraba uluslara, din kardeşlerimize yadigâr olsun isteğiyle yukarıda zikredilen Peygamberimiz Muhammed (a.s.), Kuran-ı Kerim, dini İslam ve Kabetullah tarihlerini herkesin anlayabileceği bir şekilde açık Türkçe dille yazdım.”
Eserin en önemli hususiyeti - İslam’a davet ruhudur. Kitabın Resul-ü Ekrem sevgisiyle yoğrulmuş olduğu daha ilk satırlarından belli oluyor: “Anlamak şarttır ki, ben ümmettenim diyen herkes Peygamberimiz Muhammed (s.a.s.)’i kendi baba ve annesini tanıdığı gibi bilmesi elzemdir”. İslam dinine davet din propagandası diye suç sayılan şartlarda bunu söyleyebilmek tam manasıyla ilmiyle amel etmek demektir.
Şunu da ilave edeyim ki, “Tarih-i Muhammedi” Özbekistan’daki tüm medreselerde (bunlar Türkiye’deki İmam-Hatip Liselerine benzer eğitim kurumlarıdır) okutulmakta, Taşkent İslam Üniversitesi talebeleri için ders kitabı olarak, diğer üniversitelerin “Marifet ve Maneviyat” dersleri için kaynak olarak resmen tavsiye edilmiştir.
Allah’ın büyük mucizesi olan Miraç’ı anlatım usulü İslami ilim adabının ibret verici örneği niteliğindedir. Kitapta okuyucu kitlesine hitap, Yaradan’a yakarış samimiyeti o kadar güçlü ki, insanın en nazik kalp tellerini titretir, heyecanı körükleyerek gözlerden yaş akıtır. Bunu şu gibi ifadeler doğruluyor: “ ...Ey, fazlı kerem sahibi, rahman-rahim sıfatlı, esirgeyen Rabbim! Benden sonra evladı neslim dinlerini, dünya ve ahiretlerini Sana emanet ediyorum. Bizi baştan boya çeviren, dünya-ahiretimizi kaplayıp her ikisinden de bizi ayıran başımıza gelen bu beladan kendin kurtar!”
Bu halkın İslam dinine ve Peygamberimiz Muhammed (s.a.s.)’e olan sonsuz sadakatinin bir tezahürüydü.

Ateist devletin din aleyhtarı politikasının ağır baskılarına rağmen Orta Asya Müslüman topluluğu ayakta kalmayı başarmıştır.
Ünlü Özbek tarihçi Baymırza Hayıt’ın tespit ettiği gibi, Sovyetler Birliği’nde İslam’ın temelleri sarsılmıştı: Şöyle ki dini mülk yasağı onun iktisadi temelini yok etti, Dini edebiyatın ortadan kaldırılması ve din eğitiminin suç sayılması onun manevi temelini mahvetti. Ülkeden çıkma ve ülkeye girme yasağı, hac farizalarını yerine getirme imkânını ortadan kaldırdı ve diğer Müslüman halklarla ilişkileri kopardı. Camilerin kapatılması, dini bayramların ve orucun yasaklanması İslam’ı sosyal esastan yoksun etti.Ateist devletin din’e münasebetinin II. Dünya Savaşı zamanında değiştiğini kaydetmek gerekir. Çünkü savaşın ilk üç ayında bir kaç milyon asker (ölü veya esir olarak) kayıp veriliyor ve Kızıl Ordu yenilmeye başlıyor. İş ölüm-kalım safhasına gelince Sovyetler bir yönteme başvuruyorlar: kontrollü tarzda inanç hürriyetine kapıları açıyorlar. Alelacele ateizm propagandasıyla meşgul teşkilatlar ve idareler kapatılır, yıkılmayan camiler açılır, birkaç yasak kaldırılır, sağ kalan din erbabından Diyanet Başkanlıkları oluşturulur.
Her şey’e rağmen yine de dini hayat devam etmektedir. Özbekistan’da Peygamberimiz (s.a.s.) in örnek hayatına ilgi daha da artmaktadır ve bu gelişmede Üstat Alihantöre Saguni’nin “Tarih-i Muhammedi” eserinin katkısı büyüktür.
24.3.2009 00:00:00
Hit: 525