Anasayfa
ANASAYFA DETAYLAR

Mustafa Hamarat: Samimiyet Berekettir

Beyoğlu Sohbetleri'nde 26.05.2017 Cuma akşamı konuğumuz, derneğimizin kurucularından, 23. ve 24. dönem Ordu Milletvekilimiz Sn. Av. Mustafa Hamarat oldu.

Mustafa Hamarat'ın konuşmasından satır başları şöyleydi: 

"üNDER'in kurulma aşamasında bir grup arkadaşla bir araya geldik. O yıllarda hakikaten bir heyecan ile toplum nereye gidiyor, ne yapabilirizi düşünen insanların bir araya geldikleri bir mekan oldu burası. Rabbim o samimiyeti bereketlendirdi ve pek çok güzelliklere vesile olundu. Güzel eserlere imza atıldı. En azından ne yaptığını bilen, istikametini bilen, ölçülü hareket eden ve bunu yetişen gençleri de teşvik ederek sosyal faalietlerde, dernekçilik faaliyetlerinde, daha genel olarak sivil toplum faaliyetlerinde bir ölçü tutturdu burası. Şundan eminim ki, her ne kadar ünyeliliğin ötesine geçmeyi başarmış bir topluluk ise de öncelikle Ordulu STK' ların gündemine oturdu ve Orduluların İstanbul'daki dernek, sivil toplum faaliyetlerini etkiledi ve yönlendirdi. Daha önce dernek deyince, kapısında buraya üye olmayan giremez gibi tabelalarla perdeli, filmli camların ardında ne yapıldığı belli olmayan, belki bazılarının vergiden muaf olmak için dernek adı altında kahve işlettiği, dumanlı, sisli ortamlar akla geliyordu. Sonra derneklerin daha çok üye toplayarak değil, güzel faaliyetler yaparak bir sinerji oluşturabileceğinin burası en güzel bir örneğini gösterdi. ünye'de iki tane kurultay yaptı. O günlerde memleketi için kafa yoran bilim insanlarını çağıran, sunumlar yaptıran ve onu kitaplaştıran bir yaklaşımla çalışmaya başladı ve ünder adı ile birçok kitap basıldı burada. Mustafa Rakım Efendi'nin türbesine, eserlerine sahip çıkıldı. Onunla ilgili bilimsel çalışma yapan insanlar desteklendi, bu bir kalite, bir çizgi. Bu çizgi düşmedi. Gelen giden azalır, çoğalır, niceliksel ilgiler konjonktürel olarak değişir ama esastan ne ile ilgilenmesi gerektiğini çok iyi bilen bir topluluğun olduğu bir yer üNDER. Bu güzelliği hala devam ettiren arkadaşlarımızı da tebrik ediyorum. İnşallah bu şekilde devam eder ve daha ileride daha güzel faaliyetlere de örnek teşkil etmeye devam eder. 

Samimiyet başlı başına bir berekettir. Gerçekten art niyetli insanların ayaklarında kimsenin görmediği bir bağ var. Birileri onları hırpalamasa da, yolunu kesmese de, sürekli art niyetli olduğu için bu bağ sürekli kendi ayağına dolanır. Geçen bir ayette dikkatimi çekti, münafıklardan bahsederken onların her hareketin kendi aleyhine yapıldığını zaneettiklerini söylüyor. Bir evham durumu, bir hastalık. Kalbin samimiyetle donatılması nifaktan arîleşmesi anlamına geliyor ve bu şekilde bereketli faaliyetler oluyor. Bir ülkenin çeşitli yerlerinde bu şekilde halisane yapılan faaliyetler de o toplumları etkiliyor. Buradaki faaliyetler İstanbul'daki ünyeliler'i etkilediği gibi, Ordu'daki ünyeliler'i de Ordu'nun genelini de etkiliyor.  Tanışmak bile başlı başına bir faaliyettir. Yunus Emre'nin "gelin tanış olalım, işi kolay kılalım" sözü rastgele söylenmiş bir söz değildir. çalkantılı dönemlerde doğru dostlara, güzel tanışlıklara ve iyi insanların birlikteliğine daha çok ihtiyaç vardır. Böyle olanlar badireleri daha kolay atlatır. Fakat parça parça isek, birbimize güvenmiyorsak çabuk çözülürüz. İçinden geçtiğimiz süreç içinde en sinsi kalkışmaya bile bu kadar birlikte omuz omuza tepki koyabilmemizin en önemli sebebi belki de bu topraklardaki bu hikmetli kültürel oluşumdur. Bir şeyin yanlış olduğunu toplum hemen kavrayabiliyor. Bunu tabi bir araya gelişler, bu sohbetler sağlıyor. 15 Temmuz gecesi, insanların sokağa dökülmesinde ben nesilden nesile bir kültürün aktarılmasını görüyorum. Menderes'in asılmasındaki o dönem yaşayan insanların içindeki yarayı nasıl sonraki nesillere aktardıklarını gördük. 3 kuşak sonra insanlar birbirleriyle konuşma fırsatı bile yakalamadan biz sizin ne yapmak istediğinizi biliyoruz diye sokağa atladılar. Niye engellemek istediklerini de biliyorlardı. Hiç kimsenin ummadığı her kesimden insanların da bulunduğu görüldü. Bu toplumun çünkü bir ortalaması var. Bu toplumda belki çok farklı olduğumuzu düşündüğümüz insanlarla yaşanılan hayatlara biraz uzaktan bakıldığında bir ortalama kültür vardır ve benzerizdir. Burada niyet ve samimiyete bakarak farklı olduğumuzu düşündüğümüz insanlarla bir müşterekte buluşup beraber hareket etmeyi bilmemiz gerekir. Bizimle aynı olduğuna inandığımız fakat gayri samimi, art niyetli insanlar en nihayetinde toplumdan ve değerlerden uzaktırlar. Hatalar olabilir, kusurlar olabilir, fakat niyeti halis olanların vardığı yer bu toplumun değerleri olacaktır zaten. Bizler birbirimizi sevmek için ortak yönleri öne çıkararak hatalarımızı biraz da affetmeyi ve örtmeyi bilmemiz lazım. 

Birlikte yaşadığımız toplumun meseleleriyle ilgilenen ve sorumluluklar üstlenebilen nesiller yetiştirmemiz lazım ve böyle bir bilince katkıda bulunmamız lazım. Bu zor zamanlarda bu bilinç devreye giriyor. İstikametimizi bozmamamız, sabretmemiz çok önemlidir. Türkiye'nin önü aydınlıktır. Dünyanın gittiği yere baktığınız zaman en büyük sermayemiz millet olarak bir defa geçmişimizin çok temiz olmasıdır. Bizim geçmişimizde, dünyada yüzümüzü kızartacak, hesabını veremeyeceğimiz bir şey yok. Bu dedelerimizden bize kalan en büyük sermayedir. Dünyada sultanlığın, krallığın hakim olduğu dönemlerde kültürlere düşmanlık yapmamışız. Gittiğimiz yerlerde oranın kültürünün bize uyan tarafını almışız, meczetmişiz, yeni medeniyetler oluşturma ve ona öncülük etme gayretinde olmuşuz. Her şeyi yıkıp baştan inşa etme yerine var olanın üzerine güzelliklerin sürekliliğini gözeterek ihyalar yapmışız. Bu bizim kültürümüzün bize öğüdüdür. çünkü zaten her şey Allah'ındır. Doğrusunu yanlışını ayırd etmeden bir şeyi yok etme düşüncesi vahşicedir. Bizde bu yoktur.

İlkesiz, prensipsiz, ne zaman ne yapacağını bilmeyen nesillerin yetişmesine de engel olmamız lazım. Sivil toplum olarak bu işi sadece okullara bırakmamamız gerekir, biz bu işi dernekler olarak sürekli faaliyetlerle doğruları, ilkeleri beslememiz gerekir. Buraların okuldaki müfredatlı öğretim sınırından daha ziyade, mesela iftar yaparak bu kültürü, piknik yaparak tabiat-çevrecilik kültürünü, yayıncılık yaparak topluma mesaj verme kültürünü, bütün bunları yaşayarak, uygulayarak gösterme ve benimsetme fırsatı vardır. Yeni gençlere bu konularda uygulamalı ve çok yönlü bir aktarım sağlanır. Bu anlamda ben buranın iyi bir ocak olduğunu düşünüyorum ve gayretlerle de devam edeceğini düşünüyorum. 

Hemşehricilik bir vesiledir ve katiyen bir üstünlük yarışı değildir. ünyeliler olarak niye bir araya geliyoruz, Fatsalılar'dan üstün müyüz? Hayır. ünyeliliği bahane ediyoruz, vesile ediyoruz, bir araya geliyoruz. Bir yarış var ise de kimseden geri kalmama yarışıdır, kimseye üstün gelme yarışı değildir. Hayırda yarışmak vazifemizdir. Bunu doğru anlamak zorundayız. Böyle bir yarışta kavga olmaz. Yoksa şerlerde de yardımlaşma noktasına getirir. Hayırda yarışmanın kuralı barış içinde yarışmaktır. Benden daha iyi yaparsa toplum kazanır. Bu böyle bir yarıştır. Böyle olduğunda engellemeler olmaz ve bireysel ve suni kazanmalar yerine toplum kazanır. Dayanışma ve birliktelik olması için, bütün topluma fayda getirmek için, daha güzel neticelere vesile olmak için çaba sarfetmek durumundayız. Birlikte çalışma ahlakı üzerinde durup, bunun bir kültür ve bir alışkanlık haline gelmesi gerekiyor. Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim".

2.6.2017 00:00:00
Hit: 532